9 Ağustos 2014 Cumartesi

Havuz balıkları

Bundan bin yıl önce Çinliler tarafından evcilleştirilmistir. Yabanileri, akrabaları sazanlar gibi, donuk gümüş veya tunç rengindedir. Sazanlar üst çenelerindeki iki çift bıyıktan ayırt edilirler. Tabiattaki havuz baiığı’nm, ihtimal siyah boya gözelerinin yokluğundan dolayı altımmsı bir parıltısı vardır; tik evcil altın sarısı veya krahmsı altın renkli havuz balıklan belki de bu kökten geliştirilmiştir. Yaban havuz baiığı’nm yurdu Güney Çin’dedir ve orada bugün hâlâ halka besin vezifesi görür.
Çinliler aynı türden «yelpaze kuyruklular» ve «tül-kuyruklular» gibi süslü çeşitler de geliştirmişlerdir. Japonlar da havuz baiığı’nm 16. Yüzyıl başlarında memleketlerine sokulmasından sonra bu işi ele almışlardır. Havuz bahğt’nın ilk ne zaman Avrupa’ya sokulduğu belli değilse de, eldeki kayıtlar 18. Yüzyılın ilk yansında ingiltere’ye girdiğine işaret ediyor. Balık kavanozları 1785 İngilteresi’ne evlerin en gözde süsler biden biri olmuştu. Terbiyeli türler nehirlere kaçmaya muvaffak oldukları takdirde, güzel renklerinden eser kalmamakta, yerli balıklar için bir tehlike kaynağı olan donuk ve gösterişsiz balıklar haline gelmektedirler.
Havuz balıkları her türlü hayvansal ve bitkisel madde yerler. Onları besleyenler, fırsatını buldukları takdirde ne kadar çeşitli şeyler yiyeceklerini tahmin edemezler. Çenelerinde diş olmadığından, havuz balıkları ancak küçük cisimlerle yosun gibi yumuşak besinleri yiyebilirler.
Yumurta dökme ilkbaharda ve yazındır. Yapışkan yumurtalar, bir veya daha fazla erkek tarafından kovalanan dişiler tarafından su bitkilerinin üzerine dağıtılır. Orta irilikte bir balık bir defada bin kadar yumurta yumurtlar ve bir mevsim birkaç defa yumurta dökebilir. Yavrular 9 günde yumurtadan çıkarlar. Havuz bahklan’nın esaret hayatında yirmi yıl yaşadıkları, görülmüştür. Ortalama bir havuz balığı 60 santim uzunluğunda olabilirse de, nispeten ufak havuzlarda beslendiği için pek ender olarak bu kadar büyüyebilir.
Seçici üretme yoluyla gerçekten şaşırtıcı sonuçlar alınabilir. Bunun sonucunda kırmızı, turuncu, sarı, mavi ve siyah havuz balığı aileleri var olmuştur. Hiç sırt ve kuyruk yüzgeci olmayan, ya da yüzgeçleri normalin iki inişli balıklar yetiştirilmiştir. Kısalmış havuz balıkları, yumurta veya virgül biçimi vücutlu havuz balıkları, teleskopik gözlü havuz balıkları, kafasının üzerinde siğil gibi iri çıkıntıları olan havuz balıkları da yetiştirilen tipler arasındadır.
Bir önceki yazımız olan Akvaryumda hangi kumlar kullanılmalı özellikleri nelerdir? başlıklı makalemizde akvaryum, akvaryumda hangi kumu kullanmalıyız ve akvaryumplanet hakkında bilgiler verilmektedir.

8 Ağustos 2014 Cuma

Fontoza ciklet bakımı ve özellikleri

Latince isim: Cyphotilapia frontosa
Eşanlamlılar:  Paratilapia frontosa, Pelmatochromis frontosus
Habitat: Afrika; Tanganika gölünün kayalık bölgeleri
Büyüklük: Erkekler 35 cm’ye, dişiler 25 cm’ye kadar.
Davranış: 
Beslenme: 
Üreme:
Su şartları:pH 7.8-8.7, GH 12°-20°, 24-28°C, üreme 25-28°C
En küçük akvaryum:Bir erkek, iki dişi grup için en az 150cm ve 350 litre.
Yüzme seviyesi:Taban
Tecrübe: Tecrübeliler için
Frontoza
Görünüş:
Mavinin açıklı koyulu tonları ve kalın dikey bantlara sahip iri balıklardır. İlerleyen yaşla birlikte, hem erkek hem de dişide alın hörgücü belirir. Cinsiyet ayrımı: Dişilerle erkekler arasında belirgin bir görünüş farkı yoktur. Erkekler biraz daha iri ve geniş yüzgeçlidirler. Alın hörgücü de erkeklerde daha belirgindir.
Beslenme:
Etobur. Protein oranı yüksek pul ve granül yemler, bulunabilirse bahçe solucanı, su piresi, yetişkin artemia, küçük salyangozlar.
Gerekli akvaryum şartları ve bakımı:
Bu türün erkekleri kendi aralarında çok geçimsizdirler; akvaryum ne kadar büyük olursa olsun iki erkek bir araya konulmamalıdır. Küçük bir akvaryumda erkek frontoza, dişileri yaralayabilir. Bir erkekle iki dişinin yaşayacağı bir akvaryum en azından 1,5 metre uzunluğunda olmalıdır. İri yapısına rağmen frontoza, saldırgan yapılı orta ve küçük boylu çiklitlerden rahatsız olabilir. Frontoza az hareket eden yavaş bir balıktır; genellikle kumları kazmaz ve bitkilere bir zarar vermez. Arkadaş türler olarak diğer sakin Tanganika çiklitleri önerilebilir.
Üreme:
Uygun akvaryum şartlarında kolayca yumurta bırakırlar. Üstünkörü, adeta formalite gereği yapılan kısa bir kur döneminden sonra dişi yumurtalarını düz bir yüzeye sıralar. Bu sırada dişiyi takip eden erkek, yumurtaları döller. 20-60 arasında değişebilen sayıdaki döllenmiş yumurtayı dişi, tek tek toplayarak 27°C sıcaklıkta 28 gün kadar süren bir kuluçka dönemi boyunca ağzında saklar. Tecrübesiz genç dişilerin ara sıra yumurtalarını yedikleri gözlenir. Dayanıklı yavrular, artemia larvaları, ince su piresi ve toz yemlerle kolayca yetiştirilebilirler. İyi beslenme ve sık su değişimleriyle çabuk büyüyüp 10-12 ayda, erkekler yaklaşık 16cm, dişiler ise 10 cm boyundayken cinsel olgunluğa ulaşırlar.

7 Ağustos 2014 Perşembe

Limon Cichlid - Bakımı ve özellikleri

Latince isim: Neolamprologus leleupi
Eşanlamlılar:  Lamprologus leleupi
Habitat: Afrika; Tanganika Gölü’nün kuzey bölgelerinin kayalık kıyıları.
Büyüklük: Erkekler 10 cm’ye, dişiler 8 cm’ye kadar
Davranış: 
Beslenme: 
Üreme:
Su şartları: pH 7.5-8.5, GH 12°-20°, 24°-28°C. Üreme: 26°-30°C
En küçük akvaryum:En az 80cm ve 100 litre.
Yüzme seviyesi: Orta – Taban
Tecrübe: tecrübeliler için


Görünüş:
Limon sarısı renginde veya açık turuncu tonlarında, ince uzun, orta

Sarı imparator- Bakımı ve üretimi

Latince isim: Aulonocara baenschi
Eşanlamlılar:  Array
Habitat: Afrika; Malawi Gölü, kumluk-kayalık geçiş bölgeleri, 8-20 metre derinlikler
Büyüklük: Erkekler 12 cm, dişiler 7,5 cm
Davranış: Türe uygun karma akvaryumlar için
Beslenme: Mikro-predatör; etçil, küçük su canlıları
Üreme:Yumurtalarını ağızda kuluçkaya yatırır
Su şartları: pH: 7.2-8.2, Sıcaklık: 22-26°C
En küçük akvaryum:100 cm
Yüzme seviyesi: Her seviyede
Tecrübe: Biraz tecrübe gerektirir

Sarı imparator bakimi ve özellikleri nasildir
Cinsiyet ayrımı:
3 aylıkken renklenmeye başlayan erkeklerin bütün parlaklığıyla son metalik sarı renklerini almaları bir 3 ay daha sürebilir. Dişiler ise donuk gri-yeşil-bej tonlarını taşırlar. Yavru balıkların hepsinin renkleri dişiler gibidir. Özellikle akvaryumda yetişkin dominant (baskın) bir erkek varsa, genç erkeklerin uzun süre hırpalanmamak için dişi görünümüyle dolaştıkları, sonra günün birinde aniden renklendiği de gözlenmiştir.
Beslenme:
Kuru yemlerin yanında kıyılmış karides, midye ve balık etleri de verilebilir. Renklendirici yemleri de ihmal etmemek gerekir.
Gerekli akvaryum şartları ve bakımı:
Sarı İmparator için en azından 1 metrelik bir akvaryumun arka planı, tabandan yüzeye kadar taşlarla dekore edilmelidir. Böylece, türün akvaryumun bütün derinliklerini kullanması sağlanır. Sarı İmparator bitkilere zarar vermez. Kayalarla sınırlanmış yüzme alanını daha da daraltmamak için Anubias veya Java yosunu (Microsorum pteropus) gibi alçak kalan bitki türleri tercih edilmelidir. Akvaryum, balıkların optik bölge sınırları tanımlayabilecekleri şekilde dekore edilmelidir.
Sürekli kur yapan erkek, devamlı dişilerin peşindedir. Bu yüzden, bir erkek için akvaryumda en az iki dişi bulunmalıdır. İki erkek ancak çok büyük akvaryumlarda bir arada barındırılabilirler. Sarı İmparatoru akvaryumda tek tür olarak tutmak doğru değildir. Erkeklerin dikkatini dağıtıp saldırganlıklarını bastırmak için benzer saldırganlıktaki diğer Malawi çiklitleriyle karıştırmak yerinde olur. Melanochromis veya Pseudotropheus türleri gibi aşırı saldırgan balıkların yanında rahat edeyen Sarı İmparator erkekleri, parlak renklerini sergileyemezler.
Üreme:
Eğer dişinin saklanabileceği yerler varsa, üreme karma bir akvaryumda da gerçekleşebilir. Dişi yumurtlamaya hazır olduğunda, dişiyi bir yumurtlama zeminine çekmeye çalışan erkeğin kurları daha da sıklaşır. Bu yumurtlama zemini, üzeri siperli düz yüzeyli yatay duran bir taş olabilir. Döllenmiş yumurtaların dişinin ağzında gelişmesi, 26°C sıcaklıkta 3 hafta kadar sürer. Bu süre içinde, dişinin rahatsız edilmeden saklanabileceği bir yeri olmalıdır. Ağzı yumurta dolu bir dişiyi yakalayıp başka bir akvaryuma aktarma girişimi riskli olabilir; yumurtalar veya larvalar, tekrar geri alınmamak üzere tükürülebilir. Dişiyi ayırmak için larvaların gelişmelerini tamamlamalarını beklemek en uygunudur. Sakin bir akvaryuma alınan dişi bir süre sonra ağzından yavrularını çıkarır. İlk çıktıklarında bile boyu 1 cm’yi bulan yavruların anne bakımı en az 1 hafta sürer.

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Brikardi bakımı ve özellikleri

Neolamprologus brichardi


Latince isim: Neolamprologus brichardi
Eşanlamlılar:  Lamprologus brichardi, Lamprologus savoryi elongatus
Habitat: Afrika; Tanganika Gölü’nün kayalık kıyı şeridi, 5-10 m arası derinlikler
Büyüklük: Erkekler 9 cm, dişiler daha küçük
Davranış: Türe uygun karma akvaryumlar için
Beslenme: Mikro-predatör; etçil
Üreme:200 yumurtayı kaya kovuklarında döker
Su şartları: pH: 7.5-8.5, Sıcaklık: 23-25°C
En küçük akvaryum:Tür akv. 80 cm, karma akv. 150 cm
Yüzme seviyesi: Orta – Taban
Tecrübe: Biraz tecrübe gerektirir

 Brikardi bakimi ve özellikleri nasildir?

Görünüş:
İdeal bir akvaryum balığı olan bu tür, renklerinden çok biçiminin güzelliği ve ilginç davranış şekilleri nedeniyle beğenilir.
Cinsiyet ayrımı:
Dişilere göre daha büyük olan erkeklerde alın daha yuvarlaktır.
Beslenme:
Doğada yosunlar arasında buldukları küçük su canlılarıyla beslenirler (micro-predator). Akvaryumda canlı yemlerin yanısıra kıyılmış karides, midye vs. verilebilir.
Gerekli akvaryum şartları ve bakımı:
Akraba çevresi dışındaki kendi türünden veya benzer Lamprologus türünden balıklara karşı saldırgandırlar. Tek türün beslenmesi için 80 cm’lik bir akvaryum yeterli olabilir. Diğer türlerle beraber yaşatmak için ise, yavrularını büyütürken diğer balıklara karşı koruyacakları alana sahip en az 150 cm’lik geniş akvaryumlar gerekir. Küçük boylarına karşın, sınırını bilemeyen daha büyük çiklitleri dahi öldürebilirler. Tropheus, Julidochromis, Telmatochromis ve daha küçük boydaki Neolamprologus türleri ile beraber yaşayabilirler. Bitkilere zarar vermezler. Akvaryumda taşlarla kovuklar oluşturmak gerekir.
Üreme:
Bu türün üreme davranışları son derece ilginçtir. Dişi fazlası olmadığı sürece monogamiktirler. Çiftlerin oluşabilmesi için en uygun yöntem, bir grup genç balığı bir araya koymaktır. Ortalama 50-80 yumurta gizli kaya kovuklarına bırakılır. Bölge sınırları içinde çok iyi korunan yavrular, büyüdükten sonra da ebeveynler tarafından kovalanmaz ve yeni kardeşlerinin bakımına yardımcı olurlar. Böylece, doğada da görülen, yabancı balıkların sokulmadığı akraba kolonileri oluşur. Yavaş büyüyen yavrular, yaklaşık 8 ayda, boyları 4 cm iken cinsel olgunluğa ulaşırlar.

Zebra balığı- Bakımı ve Üretimi

Latince isim: Cichlasoma nigrofasciatum
Eşanlamlılar: Heros nigrofasciatum, Astronotus nigrofasciatum
Habitat: Amerika; Guatemala, El Salvador, Costa Rica, Panama
Büyüklük: 10 cm
Davranış: Türe özel akvaryumlar için; saldırgan
Beslenme: Omnivore; bitkisel ve hayvansal besinler
Üreme:Açık alanda veya kovuklarda yumurtlar. Çift yumurta ve yavrularını korur.
Su şartları: pH: 6.5-7.5, Sıcaklık: 20°-26°C
En küçük akvaryum:120 cm
Yüzme seviyesi: Orta – Taban
Tecrübe: Biraz tecrübe gerektirir

5 Ağustos 2014 Salı

Balık üretimi-Balıklardan nasıl yavru alınır

Hepimiz özenle baktığımız balıklarımızdan günün birinde yavru almayı bekleriz. Ama bazen ne yaparsanız yapın bir türlü yavru alamadığınızı görür ve hayal kırıklığına uğrarsınız. Hatta bu durum, hobiden bile soğumanızı sağlayabilir. Her gün forumda özellikle bu konu hakkında bir çok başlık açıldığını gördüğüm için sizlere kendi yöntemlerimi ve bildiklerimi aktarmak istiyorum.
1-) Balıklar Sağlıklı Olmalıdır:
a-) Su Değerleri:
Öncelikle balıklarımızın sağlıklı olduklarından emin olmalıyız. Ancak sağlıklı olan balık üreme etkinliğini gerçekleştirebilir. Bunun için su değerlerimiz uygun olmalıdır. Emin değilseniz, su değerlerini (PH, GH, Nitrit, Nitrat,…vs) ölçebilen bir test edinin. Bu testleri akvaryumculardan temin edebilirsiniz. (Ph ve Gh testi eczanelerden de satın alınabilir.) Özellikle nitrit, nitrat ve amonyak değerleriniz normal düzeyde olmalıdır. Bu üç zehirli maddenin yüksek miktarlarda bulunması, düzenli dip çekimi yapılmayan Malawi akvaryumlarında sıkça rastlanır ve balıkların keyifsiz olmasına, çiftleşmemelerine, aldıkları yumurtaları atmalarına, hatta hastalanmalarına sebep olur. Balık miktarınıza bağlı olarak haftada bir-iki kez yapılan dip çekme işlemi, bu zehirli maddelerin büyük çoğunluğunu akvaryumunuzdan uzaklaştıracaktır. Eksilen suyun yerine de bir kovada ya da ağzı açık bir bidonda 3-4 gün bekletilen su eklenmelidir. Ancak bu suyun akvaryum ısısıyla aynı sıcaklıkta olmasına dikkat ediniz. Eklenen su ile akvaryum suyunun arasında ısı farkı olmamalıdır.
Çiklitler oldukça fazla atık tüketen, hareketli balıklardır. Bu yüzden filitrasyon güçlü olmalı, akvaryumda bol oksijen bulunmalıdır.
b-) Beslenme:
Suyumuzun değerleri uygunsa (balıklarımızı rahatsız eden, ağızlarına aldıkları yumurtaları atmalarını sağlayan olumsuz su değerleri bulunmuyorsa) balıklarımızın sağlıklı beslendiklerinden emin olmalıyız. Her zaman için tek tip yemlemeden kaçınılmalıdır. Mümkün mertebede birkaç çeşit ve kaliteli yem kullanmalısınız.Burada dikkat etmemiz gereken nokta; türe uygun beslenmedir. Örneğin bir Ahli ile bir Iceman’in beslenme diyetleri aynı değildir. Ahli, protein ağırlıklı beslenmeyi seven, Iceman ise bitkisel ağırlıklı yemlerle daha mutlu olan bir balıktır. Sarı Prensesler ise hem etçil hem de otçul beslenirler. Balıklarımızın özelliklerini araştırmalı ve onları buna uygun beslemeliyiz. Yine haftada birkaç kez protein ağırlıklı beslediğimiz balıklarımıza da bitkisel yem vermeyi ihmal etmemeliyiz. Tam tersi bitkisel beslenen bir balık için de geçerlidir. O da arada bir protein ağırlıklı yemlerle beslenmelidir.
2-) Balık-Stres İlişkisi:
Stres, bir akvaryumun en büyük düşmanıdır. Hemen hemen bütün hastalıkların sebebi, stres yüzünden bir balığın mukoza zarının zarar görmesidir. Bu mukoza zarı normal şartlar altında akvaryumumuzda her daim bulunan zararlı mikroorganizmalardan balıklarımızı korur. Stres yüzünden tahrip olan mukoza zarı balıklarımızı artık koruyamaz hale gelir ve balıklarımız kolayca hastalanırlar.
Balıklarımızın stres yaşamamaları için yapmamız gerekenler şunlardır;
a-) Tank Seçimi:
Maddi gücünüz yettiğince, alabileceğiniz en büyük tankı almanız balıklarınızı mutlu edecektir. Bazı türler daha büyük tanklar beklerken, bazı türler ortalama bir tankla da idare edebilir. Örneğin yunuslar minimum 240-260 ltlik bir tankta, sarı prensesler ise 100-180 ltlik bir tankla idare edebilirler. Kısacası akvaryumunuz ne kadar büyükse, yavru alma şansınız o kadar yükselir.
Yunus gibi bazı türlerin karma akvaryumda üremeleri zordur. Bu yüzden bazı türler, türe özel akvaryum beklerler.
b-) Balık Sayısı:
Malawilerin yüksek nüfuslarla bir akvaryumda bakılmaları doğru değildir. Mümkün mertebede akvaryum içinde bulunan balık sayımızı azaltmalıyız. 100-120 lt’ de 15-20 yetişkin balık besliyorsanız, akvaryumunuz kalabalık demektir ve yavru almanız oldukça zordur.
c-) Balık Seçimi:
Uyumlu Türler: Balık türleri araştırılarak birbirleriyle uyumlu türler seçilmelidir. Her zaman için aynı göle ait çiklitlerin bir arada beslenmesi daha randımanlı bir akvaryum ortamı sağlayacaktır. Örneğin sarı prenses, flower horn, frontoza gibi balıkları aynı akvaryumda beslemeye kalkarsanız, farklı göllerin balıklarını bir araya koyduğunuz için o akvaryumdan yavru almanız oldukça zorlaşır. Yavru almayı bırakın, böyle bir akvaryumda balık kavgaları, yaralanmalar, strese ve kötü su şartlarına bağlı olarak mantar, parazit ve bakteriyel hastalıklar karşılaşma olasılığınız oldukça yükselir.
Yine aynı gölün balıkları da olsalar, Malawiler arasında da akvaryumda bulunan huzuru bozabilecek, daha sert türler mevcuttur. Bu türlere örnek olarak; johanni, auratus, venüstüs, yaşayan kaya verilebilir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki nasıl her insan aynı kişilik özelliklerine sahip değilse, balıkların da aynı tür olsalar bile farklı kişilik özellikleri bulunur. Örneğin benim 14 cmlik bir Ahli erkeğim sadece üreme zamanı yer tutup normal zamanlarda hiçbir balığa karışmazken, başka bir 8 cmlik Ahli erkeğim 90 cmlik yer tutar, her daim oraya hiçbir balığı yaklaştırmaz, akvaryumda terör estirirdi.
Her türden sadece bir erkek ve en az 3-4 dişi gereklidir. Akvaryumda, aynı türden birden fazla erkek bulunması, o akvaryumda stres kaynağıdır. Örneğin ahli ve sarı prenses beslemek istiyorsanız, 1 erkek, 5 dişi ahli ve yine 1 erkek, 5 dişi sarı prensesi aynı akvaryuma koyabilirsiniz.
Eğer balıklarınız ağız ağıza birbirine kenetleniyor, birbirinin etrafında çok hızlı bir şekilde dönüyor, birbirlerini gördüklerinde solungaçlarını şişiriyorlarsa büyük ihtimalle cinsiyetleri aynıdır ve kavga ediyorlardır. Genelde erkek erkeğe kavgalar yaşansa da bazen 2 dişi arasında hatta nadiren de olsa baskın dişi-pasif erkek arasında da kavgalar görülebilir. Böyle bir durumda balıklardan biri akvaryumdan çıkarılmalıdır. Balıkların cinsiyetlerine 4.madde de değineceğim.
d-) Uygun dekorasyon:
Malawiler özellikle de sarı prensesler gibi mbunalar (Doğal ortamları, Malawi gölünün kayalık alanları olan çiklitler) dekordan çok hoşlanırlar. Akvaryumda kayalardan mağara ve benzeri saklanılacak yerler oluşturup küplerle de desteklerseniz, balıklarınız oldukça mutlu olacaklardır. Yine aynı şekilde non-mbunalar (Malawi gölünün kumluk ve kumluk-kayalık bölgelerinde yaşayan çiklitler) da belli bir miktar dekordan hoşlanırlar. Böylece ağzında yumurta olan dişi ya da diğer balıklarca kovalanan pasif bir balık dekorların arasına saklanarak kendini koruyabilir.
Unutmamalıyız ki dekorsuz, boş bir akvaryumda beslenen balıklarda çoğunlukla ürkeklik, stres ve diğer balıklarca kovalandığı için yumurta atma gözlenir.
Bir akvaryum, doğanın bir taklididir. Elimizden geldiğince doğayı, balıkların içinde bulunduğu gölün ortamını taklit etmeliyiz ki balıklarımız daha mutlu ve sağlıklı olsunlar. Bu bizim bir hobici olarak sorumluluğumuzdur.
3-) Uygun Damızlık Seçimi:
Yukarıda elimden geldiğince bahsettiğim tüm koşulları sağladıysanız sıra uygun damızlıkları seçmeye geliyor. Akvaryumcularda satılan çoğu çiklit hormonludur. Bu hormon balıkların renklerini canlılaştırıp dişilerin de, erkeklerin de bir erkek balık görüntüsü almalarını sağlar. Ancak oldukça zararlı, hobicileri maddi ve manevi kayıplara uğratan bir etkendir. Çünkü yüksek miktarlarda verilen hormon, balıkların üremelerini güçleştirir ya da tamamen engeller ve bizler aylar boyunca tüm koşulları gerçekleştirdiğimiz halde neden balıklarımızın üremediğini kara kara düşünürüz.
Eğer akvaryumcuda gördüğünüz bir çiklit 3-4 cm’ken, erişkin olduğunda alacağı renge bürünmüşse o balık hormonludur ve uzak durmanızı tavsiye ederim. Örneğin bir Ahli yavrusu gri, uçuk mavi yerine canlı bir parlement mavisi görüntüsündeyse o balık hormonludur.
Balığın hormonlu olup olmadığını görüntüsünden anlama kuralı, mbunalar için çok da geçerli değildir. Çünkü mbunalar (sarı prenses, snow-mavi prenses, icemen,…vs) küçük boylarda bile hormonsuz olsalar da canlı renklerini korurlar. Ancak hormon yemiş bir mbuna da renkler yine olağandan canlı ve parlak olabilir. Ama yine de mbunalar da hormon konusunda hata yapılabilir.
Yanılmamak için sizlere tavsiyem; damızlıklarınızı akvaryumcudan değil de, bir hobiciden temin etmeniz yönündedir. Böyle bir imkanınız bulunmuyorsa elinizden geldiğince akvaryumcudaki en renksiz yavrulardan seçiminizi yapınız.
Damızlıklarda dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da balıkların büyük boylarda olmamasıdır. Çünkü genellikle insanlar evlerinde ya da üretim hanesinde üremeyen, verim alamadıkları, yaşlı balıkları ellerinden çıkarırlar. Dolayısıyla da erişkin, büyük boy bir balık aldığınızda kısır olması ya da yumurta yemesi oldukça yüksek bir ihtimaldir.
4-) Balıkların Cinsiyetleri:
Balıkların cinsiyetinden emin olmalıyız. Özellikle mbunalar için dişi-erkek ayrımı oldukça zordur. Görünüşünden alt yüzgecin ovalliği-sivriliği, üst yüzgecin ovalliği-sivriliği, üst ve alt yüzgeçteki bant kalınlığı, anal yüzgecin sivriliği-ovalliği, yalancı yumurta benekleri, kafa yapısı, çenesinin altında yumurta kesesinin olup olmaması gibi farklılıklar bize balığın cinsiyeti hakkında bir fikir verse de, bazı durumlarda yanıltıcı olabiliyor. İnsanlar nasıl birbirlerine benzemiyorlarsa, balıklarda da aynı tür içinde dahi, fiziksel farklılıklar bulunuyor.
Bunun için en kesin yöntem; “Venting Yöntemidir” Bu yöntemde balığın anüsü ve venti karşılaştırılır. Venting yöntemi ayrıca normal zamanlarda dış görünüşüne bakarak emin olabildiğimiz türler için de (non mbunalar), kendini baskın erkekten saklayan (rengini açarak dişi görünümü alan) pasif erkeklerin cinsiyetini de belirlemede kullanılabilir.
Erkek balığınız dişilerden daha büyük olmalıdır. Daha önce de bahsettiğim gibi her türden tek bir erkek beslenmelidir.
Şimdilik aklıma gelen, yavru almak için dikkat edilmesi gereken belli başlı unsurlar bunlar. Tüm bu yazdıklarım bizzat uyguladığım ve dikkat ettiğim hususlar. Ancak üstteki başlıklardan bazıları uygulanmadan da yavru alınabilir. Örneğin bazen aşırı kalabalık bir akvaryumda ağzı dolu bir dişi görülebilir. Bu erkeğin baskınlığına ve dişinin çabukluğuna da bağlıdır. Ancak o dişi, büyük bir ihtimalle diğer balıklardan kurtarabildiği yumurtaları alabilmiştir ve belki de balık sayısının az olduğu bir akvaryumda çiftleşmiş olsaydı, alacağı yumurta sayısı çok daha fazla olacaktı.
Malawi Çiklitleri, kendilerine has farklı kişilik yapıları ve davranış biçimleri olan canlılardır. Hemen her ortama kolayca adapte olabilirler. Bu yazıyı özellikle yavru almada problem yaşayan arkadaşlar için hazırladım. Bilgi paylaştıkça çoğalır.
Bir önceki yazımız olan Balıklar için ne kadar zaman ayırmalıyız? başlıklı makalemizde akvaryum, akvaryum bakım süresi ve akvaryum temizliği ne kadar sürer hakkında bilgiler verilmektedir.

Akvaryum balıklarının rengi nasıl artırılır

Renk hormonal ve sinir sistemi tarafından kontrol edilir, ama pigment içeren besin kaynakları da balıkların renklenmesinde etkilidir. Gerek endokrin (hormonal) sistem gerek sinir sistemi balıktaki renklenmeyi etkiler. Hipofiz bezi balığın ömrü boyunca ve özellikle erginleştikten itibaren pigmentlerin depolanmasını ve üretilmesini yöneten hormonlar salgılar. Pigment üretimi ve depolanması genelde erginlik başlangıcında artar. 
Bir çok tür rengi kamuflaj sağlamada ve karşı cinsi etkilemede kullanır. Cichlidae familyasının balıkları özellikle ergin erkeklerin harika rengiyle bilinir. Otonom sinir sistemi bir avcı ya da agresif bir tank arkadaşı gibi bir uyarıcıya yanıt olarak seri renk değişimlerini yönetir. Balıkları gözlemlemiş herhangi biri bu renk değişiminin şaşırtıcı bir hızda olabileceğini bilir.

Ksantofil pigmentleri popüler çiklit Labidochromis caeruleusun sarı renginin kaynağıdır.
Kromatofor denen özel pigment içeren hücreler pulların altında konuşlanmıştır. Bu hücreler pigment taneciklerinin yüzeye uzak ya da yakın ve seyrek ya da sık olmalarına izin verecek şekilde dallıdır. Bu hücreler balık rengindeki değişken ve bazen hızlı değişimlerin nedenidir. Ek olarak renksiz pürin kristaller iridofor denen özelleşmiş kromatoforların içinde yer alırlar. 
Bu kristaller iridoforlar içinde hareket etmek için fazla büyüktür ama yansıtıcı yüzey ya da temel veya yapısal renklenme sağlamak için yığılmıştır. İridoforlar özellikle küçük açık deniz balıklarındaki gümüş parlaklığın kaynağıdır. Bu hücreler güçlü ışık yansıtıcılarıdır ve balığın yukarıdan bakıldığında koyu, aşağıdan bakıldığında parlak göründüğü ters gölgeleme efektinden sorumludur. Bu mekanizma av olmaktan kurtulmaya yardımcı olur.
Pigmentler renkleriyle karakterize edilirler. Karotenoid pigmentleri kırmızı ve turuncudur. 
Ksantofiller sarıdır. Melanin pigmentleri siyah ve kahverengidir. Phycocyanin mavi-yeşil alglerden elde edilen mavi pigmenttir. Mavi pigment içeren hücrelerin üzerinde yer alan sarı pigment içeren hücreler yeşil renk üretir. Balıklar bazı pigmentleri üretebilir, fakat diğerleri diyetle saplanmalıdır. Siyah ve kahverengi pigmentler melanosit denen hücrelerde üretilirler. Balıklar karotenoid ve ksantofil pigmentlerini üretemezler, dolayısıyla bunlar diyetle sağlanmalıdır.

Doğal pigment kaynakları çoğu balığın diyetinde hazır bulunur. Renk arttıran diyetler süs balıklarının renklerini arttıran ek doğal pigmentler içerir.
Çoğu deniz ve birkaç tatlı su omurgasızında bulunan karotenoid pigmenti astaxanthindir. Bu pigment somon etine karakteristik rengini verir ve somon eti, karides ve kril şeklinde balık diyetlerinde hazır bulunur. Saf astaxanthin ya da canthaxanthin (yapay astaxanthin) kırmızı ve turuncu rengi arttırmak amacıyla balık yemine katılabilir. Bu karotenoid pigmentleri ete istenen kırmızı rengi verebilmek için çiftlik üretimi somonların ve alabalıkların yemine sıklıkla katılır. Ksantofiller (sarı pigmentler) sarıları güçlendirmek için diyete eklenebilecek glüten mısır unu ve kurutulmuş yumurtada bulunur.
 Kadife çiçeklerinin taç yaprakları da bir ksantofil kaynağı olarak kullanılmaktadır. Mavi-yeşil alg spirulina zengin bir phycocyanin kaynağıdır ve mavi rengi arttırma amacıyla diyete eklenebilir. İlave pigmentlerin pahalılığı bu pigmentlerin tropikal balık yemlerindeki miktarını çoğunlukla sınırlar. Bu doğal pigment kaynakları süs balıklarının renklerini arttırmada kullanılan birkaç yöntemle ters düşer.

Süs balıklarının renklerini arttırma konusu balıkların boyanmasından sözetmeden eksik kalırdı. Cam balığı gibi renksiz balıkları boyama alışkanlığı oldukça yaygın hale gelmiş durumda. Neon renkli boya zehir içermez, ama ele alma ve boyama yol stresiyle birleştiğinde sıklıkla hastalıklara davetiye çıkarır. Bu balıklar sıkça beyaz benek ve mantar enfeksiyonlarına maruz kalırlar. Boya zamanla çıkar ve balık eski renksiz haline geri döner, bu boyalı balık için para veren biri için daha can sıkıcı olabilir. 

Renksiz balıkları boyamak son zamanlarda popüler oldu. Bu balıklar su içeren boyaya batırılırlar ve bu batırma ve tutma bahsettiğimiz hastalıklara yol açabilir. Hormonlar sahte bir erken erginleşmeye neden olarak renk arttırmada kullanılabilir. Diyetle verilen testosteron kromatoforlardaki pigmentlerin erken depolanmasını ve sergilenmelerine neden olur. Soluk renkler sergileyen yavru balık bu sayede tam yetişkin rengi sergiler. Hormon verilen balıklar çoğunlukla tamamen erkek, kısır olurlar ve renklenmenin devamı için sürekli bir hormon takviyesi gerekir. Yavru balıkların cinsiyeti genelde belli değildir ve sıkça testosteron içeren hormon diyetleri tüm yavruları erkek yapar. 

Kontrolsüz testosteron dozları balığı kısır yapar. Hormonların içeriden üretimi kesilir, böylece hormonlu yem kesildiğinde renk devam etmez. Hormon içeren balık yemlerinin Tilapia (oreochromis sp.) diyetlerindeki ticari kullanımı yasaldır. Tilapia üreticileri bu balıkların satış boyuna gelmeden önce erginleşmeleri engeliyle karşılaşırlar. Tilapiaların üremesine ve erginleşmesine izin verilmesi değişik boy sınıflarının oluşmasıyla ve büyüyen balıkların kavruk kalmalarıyla sonuçlanır. Yem enerjisi de et üretimi yerine gamet üretimine gider. Hormon içeren yemler tamamen erkeklerden oluşan tilapia büyüme gruplarının oluşumu için kullanılmaktadır. 

Erkekler daha hızlı büyüdüğü için bu diyetler testosteron içerir. Yem büyüme aşamasından önce yavru balığa verilir ve şu anda insan tüketimi için üretilen balıklar için FDA* onayı beklemektedir. Son duruma göre bu yem süs balıkları yetiştiricileri ve hobiciler arasında fazla yaygın değildir, çiklitler haricinde tüm süs balıklarını kapsayan yetişkin olarak satılan balıkların rengini arttırma gibi kısıtlı bir kullanımı vardır. Satın aldığınız balığın hormon içeren bir diyetle beslenip beslenmediğini anlamanın dikkatli olmaktan başka özel bir yolu yoktur. Gerçek olamayacak kadar iyi görünüyorsa, büyük olasılıkla böyledir!

Su kalitesi de süs balıklarının renklenmesinde destek rolü oynar.Düşük kaliteli su balıklarda stresi arttırır ve renkleri soluklaştırabilir. Yüksek kaliteli bir biyolojik filtre ve rutin -en azından iki haftada bir- su değişimleri balıkların en parlak renklerini göstermelerini sağlayan bir çevre yaratır.

Hobiciler kendi renk arttırıcı diyetlerini denemek isteyebilirler. Başka yayınlarda geçen birkaç jelatin temelli tarif var, özellikle Moe (1982) ve Konings (1993). Ben bu diyetlerin protein kısmının (karides, balık, mürekkepbalığı vb.) somon etiyle değiştirilmesini öneririm. Somon kırmızıları güçlendien carotenoid pigmentleri için iyi bir kaynaktır. Ayrıca, protein kaynağı olarak somon kullanıldığında tüm önemli aminoasitler sağlanmış olacak, somondaki yüksek yağ içeriği proteinin daha iyi kullanılmasını sağlayacaktır.
Yüksek kaliteli saf spirulinanın eklenmesi mavi pigmentleri arttıracaktır. Bu akuakültür tedarikçilerinden satın alınabilir. Her tür jelatin temelli diyet tazeliğini korumak için dondurulup stoklanmalı ve birkaç hafta içinde tüketilmelidir. İyi su kalitesiyle birlikte pigment kaynaklarınca zengin, çeşitli bir diyet balıklarınızın renklerinin canlılığını garantileyecektir.
Bir önceki yazımız olan Balık ölümlerinin başlıca nedenleri nelerdir? başlıklı makalemizde akvaryum, akvaryum balık ölümü ve akvaryumplanet hakkında bilgiler verilmektedir.

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Balık ithalatı nasıl yapılır

Türkiyenin Akvaryum Balığı İthalatı Gerçekleri.!
Museade ederseniz bu baslikta sizlere; TURKIYE AKVARYUMCULUGUNUN bazi gerceklerini, bu ise 35 yilini vermis ve halen bu meslege devam eden bir kisi olarak, aciklamak isterim. 
Altini cizerek soylemek isterim ki; Turkiyede ki, her turlu akvaryum ve akvaryumculukla ilgili sorunun bas kaynagi,
Oncelikle, MEVCUT ITHALAT REJIMIDIR…!
Eger bir ulke vergi sistemine, C&F degeri uzerinden balik ithalatinda gumruk vergisine %30, ne udugu belirsiz bir fona %35 ve bunlarin hepsinin toplamina %18 KDV koyarsa, (ki bunun dunya uzerinde esi benzeri yoktur)
Tabii ki, bu baliklari ithal edenler, kar saglamak icin bazi yollara basvuracaklardir.
Bu yollardan en onemlisi ise; BIR KOLIYE GIREN BALIK ADEDINI ARTTIRMAK OLACAKTIR…!Cunku, ancak bu sayede balik basina dusen maliyet azalir ve ithalatcilarin kari artar. 
Peki, BIR KOLIYE DAHA FAZLA BALIK NASIL KONUR VE SONUCLARI NE OLUR?
Bunun pratikte 3 yolu vardir.
1) Asiri dusuk su sicakligi metodu:
Bu yontemi genellikle Cin, JAPON baliklarinin paketlenmesinde kullanir. Cunku dusuk isida paketlenen baliklarin torbalarinda erimis oksijen miktari maksimum seviyededir… Ama balik, ulastigi yerdeki mevsimsel sicakliga (Yogun paketlemeden kaynaklana asiri karbondioksitin suyun pH derecesindeki etkisini hesaba katmazsak) ayak uyduramaz. Hele ki, bu konuda son derece yetersiz akvaryumcularin bunu ayarlama sansi sifir da degil, eksi sifirdir…
2) MS222 Metodu:
Bu madde bir anestezik maddedir. Paketlemelerde, baligi uyusturup fazla solumamasini saglayan bir maddedir. Bu sayede, paketlenen bir miktar suda ki amonyak ve oksijen dengede tutulur ve balik sag olarak hedefe ulasir…
Ama bu madde, dunyada pek cok ulke tarafindan kullanimi yasaklanmis bir maddedir ve baligin karacigerini ve beynini tahrip eder. Balik, son alici olan amatore sag olarak ulassa bile, yasama sansi yoktur. Kisa bir sure icinde (herhangi bir nedenle) olmesi kacinilmazdir…
3) Omega metodu:
Bu metodla, baligin kani icersine extra oksijen verilir. Bu sayede balik bir miktar “Uyku hali” yasar (Aynen, oksijenin yuksek seviyede oldugu DAGLIK bolgelerde, insanlarin uyuma istegi gibi) ama bu yontemin, baligin daha sonraki yasantisina en ufak bir etkisi olmaz. (Not: Bu yontem pahalidir..)
PEKI SIZ OLSANIZ, BU 3 PAKETLEME SISTEMINDEN HANGISINI TERCIH EDERSINIZ?
Tabii ki 3. yontemi degil mi? Ama Turkiye ithalatcilarindan sadece birisi, bu yontemi kendince uygun gormustur.
Digerleri ise ticaretlerini, OLEN BALIK USTUNE KURMUSTUR…!
Onlara gore, “Balik kisa surede olmelidir” ki, musteri olenin yerine balik alsin. Ama bu kafada olanlar bilmezler ki, bu bir HOBIDIR ve insan oglu basarili oldugu surece hobisine devam eder…
Akli basinda hic kimse, surekli PARA ve EMEK vermesine ragmen basarisiz oldugu bir hobiyi, sonsuza kadar surduremez..!

Yukarida ki ilk yazimda dikkat ederseniz su cumleyi kullanmistim…
Turkiyede ki, her turlu akvaryum ve akvaryumculukla ilgili sorunlarin kaynagi,
Oncelikle, MEVCUT ITHALAT REJIMIDIR…!
Eger siz, bir ulke vergi sistemine, C&F degeri uzerinden balik ithalatinda gumruk vergisine %30, ne udugu belirsiz bir fona %35 ve bunlarin hepsinin toplamina %18 KDV koyarsaniz, (ki bu toplam maliyetin uzerine %100 civarinda bir vergi yuku yaratir) tabii ki ithalatciyi da, bazi yollari uygulamaya tesvik edersiniz. Bu nedenle ben ithalatcilari (bu konuda) hakli buluyorum…
C&F ne demektir? Isterseniz biraz da bu terimi ve onun baliga fiyat, kalite ve saglik olarak yansimalarini irdeliyelim…
C&F (COST & FREIGHT) uluslar arasi bir terimdir. Herhangi bir ticari malin fatura ve nakliye tutari anlamina gelir. Turkiyede de vergiye MATRAH teskil eder.
Ithal balik uzerindeki vergilendirmede C&F degerini vergiye matrah almak, son derece yanlis bir uygulamadir. Cunku baligin nakliyesi sirasinda odenen meblagin icersinde, AMBALAJ MALZEMESI diyebilecegimiz SU ve diger paketleme malzemeleri vardir.
Tabii tasiyici firma, tasidigi malin icinde ne oldugu ile ilgilenmez. Onun icin tasidigi malin Gross Weight dedigimiz kismi esastir. Ama eger devlet olarak baliga vergi aliyorsaniz, baligin nakliyesi icin zorunlu olarak konmus sudan vergi alamazsiniz.
Turkiye’ ye ithal edilen bir koli baligin Gross Weight (Yani toplam agirligi) genelde 12 kg civarindadir. Bunun yaklasik ve ortalama 1 kg’ i (Bu miktar baliga gore degisir. Lepistesler 300-400 gr gelirken, japon ve ona benzer iri baliklar 2 kg gelebilir) baliktir. Geriye kalan 11 kg su ve diger paketleme malzemeleridir.
Yani ithalatci, ithal ettigi baliga ve Gross Weight’ e gore navlun bedeli ve abartilmis diyebilecegimiz bir oranla bunlarin vergisini verdigi gibi, onun ambalaj malzemesi olan suya da %30 gumruk, %35 fon ve %18 KDV odemektedir. Bu son derece adaletsiz bir uygulamadir.
Bir cok gelismis ulkede ise durum tam tersinedir. Ihracaatci firma, ozel bir yontemle ihrac ettigi baligin NET Weight’ ini hesaplar ve fatura uzerine bunu yazar. Ithalatci olan ulkenin gumrugu de C&F deki C (COST) degerinde bunu matrah alarak ithalati vergilendirir. Bir cok ulkenin balik uzerine uyguladigi gumruk vergisi de %5 civarindadir. Dunya uzerinde de baliga bu derece yuksek vergi uygulayan sadece iki ulke vardir. Biri Hindistan, digeri maalesef Turkiye…
Hal boyle olunca tabii ki ithalatcilar da, balik maliyetini dusurmek icin bir koliye giren balik miktarini arttirtma yonune giderler ve calistiklari ihracaatciyi, “DAHA FAZLA… DAHA DA FAZLA…” yukle diye zorlarlar…
Bu durum, daha once belirttigim paketleme yontemlerinin kullanilmasini zorunlu kilar ve sonucta da, baligin her turlu yasam fonksiyonlarini etkiliyerek olmelerini cabuklastiran bir kiyim makanizmasina donusur. Eger oyle olmasa, Turkiye’ ye her yil 15-20 (Ki bu en iyimser rakkamdir. 40-50 milyon oldugunu iddea edenler de vardir) milyon adet balik ithal edilebilir mi? Turkiye’ de bu kadar baligi koyacak akvaryum var mi?
Sahsi kanaatim odur ki; Turkiyede akvaryumculukla ilgilenen ozel ve tuzel kisilerin oncelikli meselesi, bu ithalat rejiminin yanlisligini yetkili makamlara anlatmak ve degimini saglamak olmalidir…
Bence Turkiye Akvaryumculugu adina yapilabilecek en buyuk hizmet budur…!

Simdi, musadenizle ithalatta balik zayiatini arttiran diger sorunlari, dilimin dondugunce sizlere anlatmak isterim. Dilimin dondugunce diyorum. Cunku, bildiginiz gibi uzun zamandir yurt disinda yasiyorum ve bu nedenle de Turkcemin inanilmaz bir erozyona ugradigini biliyorum. 
Uzak doguya seyahat yapanlarin da bildigi gibi, THY nin 061 numarali BKK-IST seferi, Istanbula sabahin cok erken saatlerinde (04.30 -05.00 civarlarinda) iner.
Ancak, o saatte konuyla ilgilenecek ve islemleri yapacak bir MUAYENE MEMURU olmadigindan ithal edilmis baliklar, mesai saati baslayana kadar (Yani cay, kahve faslindan sonra saat 09.30 a kadar. Yazin sicakta, kisin sogukta) havaalaninda beklemek zorundadir. Ustelik bu baliklarin buyuk cogunlugu, koliler hic acilmadan diger illere gonderilecektir.
THY nin ic hat seferleri de genelde sabahin erken saatlerindedir. Ankara icin sorun degil ama gunde 1-2 sefer yapilan kucuk sehirler icin bu cok buyuk bir sorundur. Sabah ucagini kacirdiniz mi, baliklar aksam ucagina kalir.
Yani, sadece havalaninda kargo ile ilgilececek nobetci muayene memuru olmadigindan, Istanbul daki balik yukleyicilerinin eline koliler 5 saat gec ulasir. Diger sehirlere de ise bu 5 saat (Sehrine ve mevsime gore degisir tabii), 8 ila 15 saat olarak yansir…
Zaten fazla yuklenmis ve saniyelerle savasan baliklar icin bu inanilmaz zor bir durumdur. Ustelik, bekleme esnasinda ki hava sartlari da bu zorluklarin tuzu biberi olur.
Iddea ediyorum ki; Sadece bu sebepten yilda en az 1 milyon adet balik telef olup gitmektedir.
Cozumu ise son derece basittir. Ya THY Istanbula varis saatini 09.00 a yakin bir saate ayarliyacaktir, yada (Ki bu en kolayidir), devlet, havaalaninda nobetci bir muayene memuru ile veteriner bulunduracaktir…
Nasil gunun herhangi bir saatinde gelen yolcunun bavullarini kontrol etmek icin havaalaninda bekletmiyor, nobetci muayene memuru bulunduruyorsaniz, baska bir canli olan baligi da, “Mesai saatine kadar” bekletmiyeceksiniz. Hayvanlari Koruma Kanunu, iste burada devreye girmesi gereken bir kanundur…
Bakiniz, ornegin Almanyada (Frankfurt’ da) bu konuda cok ciddi yaklasimlar vardir. Birakin baligin havaalaninda bekletilmesini, kurduklari kucuk labratuarlar araciligiyla gelen baligin su sartlarini analiz ederler. Eger gerekiyorsa, konuya vakif bir ekip araciligiyla, baliklarin suyunu degistirmek de dahil olmak uzere (Yani havaalanlarinda boyle bir sistemleri de vardir) her turlu olumsuz olaya mudahale ederler.

YANI; DAHA BIZIM GIDECEK COK YOLUMUZ VAR MAALESEF…
Nasil gunun herhangi bir saatinde gelen yolcunun bavullarini kontrol etmek icin havaalaninda bekletmiyor, nobetci muayene memuru bulunduruyorsaniz, baska bir canli olan baligi da, “Mesai saatine kadar” bekletmiyeceksiniz. Hayvanlari Koruma Kanunu, iste burada devreye girmesi gereken bir kanundur…
Peki simdi; Turkiye’ de kanunlasan ( 24.06.2004 tarihinde kabul edilen 5199 no’ ile kanunlasip ) yuruluge giren HAYVANLARI KORUMA KANUNUNA bir bakalim… 
Bu kanunda adi gecen “HAYVAN” kelimesi yerine, “BALIK” kelimesini koyalim ve bu kanunun ne kadar (AB uyum yasalari cercevesinde yapilmis) “DOSTLAR ALISVERISTE GORSUN” kanunu oldugunu ve/veya sadece “KEDI-KOPEK” gibi memeli hayvanlari kapsadigini (baligin ise SADECE RAKI MEZESI oldugunu) gorelim… 
Kanunda yazan her HAYVAN kelimesinin yerine BALIK kelimesini koyup okudugunuzda (eger biraz baliktan anliyorsaniz) gulmekten katilacak, bir (Aquarist olarak) o kadar da UZULECEKSINIZ…!