Türkiyenin Akvaryum Balığı İthalatı Gerçekleri.!
Museade ederseniz bu baslikta sizlere; TURKIYE AKVARYUMCULUGUNUN bazi gerceklerini, bu ise 35 yilini vermis ve halen bu meslege devam eden bir kisi olarak, aciklamak isterim.
Altini cizerek soylemek isterim ki; Turkiyede ki, her turlu akvaryum ve akvaryumculukla ilgili sorunun bas kaynagi,
Oncelikle, MEVCUT ITHALAT REJIMIDIR…!
Eger bir ulke vergi sistemine, C&F degeri uzerinden balik ithalatinda gumruk vergisine %30, ne udugu belirsiz bir fona %35 ve bunlarin hepsinin toplamina %18 KDV koyarsa, (ki bunun dunya uzerinde esi benzeri yoktur)
Tabii ki, bu baliklari ithal edenler, kar saglamak icin bazi yollara basvuracaklardir.
Bu yollardan en onemlisi ise; BIR KOLIYE GIREN BALIK ADEDINI ARTTIRMAK OLACAKTIR…!Cunku, ancak bu sayede balik basina dusen maliyet azalir ve ithalatcilarin kari artar.
Peki, BIR KOLIYE DAHA FAZLA BALIK NASIL KONUR VE SONUCLARI NE OLUR?
Bunun pratikte 3 yolu vardir.
1) Asiri dusuk su sicakligi metodu:
Bu yontemi genellikle Cin, JAPON baliklarinin paketlenmesinde kullanir. Cunku dusuk isida paketlenen baliklarin torbalarinda erimis oksijen miktari maksimum seviyededir… Ama balik, ulastigi yerdeki mevsimsel sicakliga (Yogun paketlemeden kaynaklana asiri karbondioksitin suyun pH derecesindeki etkisini hesaba katmazsak) ayak uyduramaz. Hele ki, bu konuda son derece yetersiz akvaryumcularin bunu ayarlama sansi sifir da degil, eksi sifirdir…
2) MS222 Metodu:
Bu madde bir anestezik maddedir. Paketlemelerde, baligi uyusturup fazla solumamasini saglayan bir maddedir. Bu sayede, paketlenen bir miktar suda ki amonyak ve oksijen dengede tutulur ve balik sag olarak hedefe ulasir…
Ama bu madde, dunyada pek cok ulke tarafindan kullanimi yasaklanmis bir maddedir ve baligin karacigerini ve beynini tahrip eder. Balik, son alici olan amatore sag olarak ulassa bile, yasama sansi yoktur. Kisa bir sure icinde (herhangi bir nedenle) olmesi kacinilmazdir…
3) Omega metodu:
Bu metodla, baligin kani icersine extra oksijen verilir. Bu sayede balik bir miktar “Uyku hali” yasar (Aynen, oksijenin yuksek seviyede oldugu DAGLIK bolgelerde, insanlarin uyuma istegi gibi) ama bu yontemin, baligin daha sonraki yasantisina en ufak bir etkisi olmaz. (Not: Bu yontem pahalidir..)
PEKI SIZ OLSANIZ, BU 3 PAKETLEME SISTEMINDEN HANGISINI TERCIH EDERSINIZ?
Tabii ki 3. yontemi degil mi? Ama Turkiye ithalatcilarindan sadece birisi, bu yontemi kendince uygun gormustur.
Digerleri ise ticaretlerini, OLEN BALIK USTUNE KURMUSTUR…!
Onlara gore, “Balik kisa surede olmelidir” ki, musteri olenin yerine balik alsin. Ama bu kafada olanlar bilmezler ki, bu bir HOBIDIR ve insan oglu basarili oldugu surece hobisine devam eder…
Akli basinda hic kimse, surekli PARA ve EMEK vermesine ragmen basarisiz oldugu bir hobiyi, sonsuza kadar surduremez..!
Yukarida ki ilk yazimda dikkat ederseniz su cumleyi kullanmistim…
Turkiyede ki, her turlu akvaryum ve akvaryumculukla ilgili sorunlarin kaynagi,
Oncelikle, MEVCUT ITHALAT REJIMIDIR…!
Eger siz, bir ulke vergi sistemine, C&F degeri uzerinden balik ithalatinda gumruk vergisine %30, ne udugu belirsiz bir fona %35 ve bunlarin hepsinin toplamina %18 KDV koyarsaniz, (ki bu toplam maliyetin uzerine %100 civarinda bir vergi yuku yaratir) tabii ki ithalatciyi da, bazi yollari uygulamaya tesvik edersiniz. Bu nedenle ben ithalatcilari (bu konuda) hakli buluyorum…
C&F ne demektir? Isterseniz biraz da bu terimi ve onun baliga fiyat, kalite ve saglik olarak yansimalarini irdeliyelim…
C&F (COST & FREIGHT) uluslar arasi bir terimdir. Herhangi bir ticari malin fatura ve nakliye tutari anlamina gelir. Turkiyede de vergiye MATRAH teskil eder.
Ithal balik uzerindeki vergilendirmede C&F degerini vergiye matrah almak, son derece yanlis bir uygulamadir. Cunku baligin nakliyesi sirasinda odenen meblagin icersinde, AMBALAJ MALZEMESI diyebilecegimiz SU ve diger paketleme malzemeleri vardir.
Tabii tasiyici firma, tasidigi malin icinde ne oldugu ile ilgilenmez. Onun icin tasidigi malin Gross Weight dedigimiz kismi esastir. Ama eger devlet olarak baliga vergi aliyorsaniz, baligin nakliyesi icin zorunlu olarak konmus sudan vergi alamazsiniz.
Turkiye’ ye ithal edilen bir koli baligin Gross Weight (Yani toplam agirligi) genelde 12 kg civarindadir. Bunun yaklasik ve ortalama 1 kg’ i (Bu miktar baliga gore degisir. Lepistesler 300-400 gr gelirken, japon ve ona benzer iri baliklar 2 kg gelebilir) baliktir. Geriye kalan 11 kg su ve diger paketleme malzemeleridir.
Yani ithalatci, ithal ettigi baliga ve Gross Weight’ e gore navlun bedeli ve abartilmis diyebilecegimiz bir oranla bunlarin vergisini verdigi gibi, onun ambalaj malzemesi olan suya da %30 gumruk, %35 fon ve %18 KDV odemektedir. Bu son derece adaletsiz bir uygulamadir.
Bir cok gelismis ulkede ise durum tam tersinedir. Ihracaatci firma, ozel bir yontemle ihrac ettigi baligin NET Weight’ ini hesaplar ve fatura uzerine bunu yazar. Ithalatci olan ulkenin gumrugu de C&F deki C (COST) degerinde bunu matrah alarak ithalati vergilendirir. Bir cok ulkenin balik uzerine uyguladigi gumruk vergisi de %5 civarindadir. Dunya uzerinde de baliga bu derece yuksek vergi uygulayan sadece iki ulke vardir. Biri Hindistan, digeri maalesef Turkiye…
Hal boyle olunca tabii ki ithalatcilar da, balik maliyetini dusurmek icin bir koliye giren balik miktarini arttirtma yonune giderler ve calistiklari ihracaatciyi, “DAHA FAZLA… DAHA DA FAZLA…” yukle diye zorlarlar…
Bu durum, daha once belirttigim paketleme yontemlerinin kullanilmasini zorunlu kilar ve sonucta da, baligin her turlu yasam fonksiyonlarini etkiliyerek olmelerini cabuklastiran bir kiyim makanizmasina donusur. Eger oyle olmasa, Turkiye’ ye her yil 15-20 (Ki bu en iyimser rakkamdir. 40-50 milyon oldugunu iddea edenler de vardir) milyon adet balik ithal edilebilir mi? Turkiye’ de bu kadar baligi koyacak akvaryum var mi?
Sahsi kanaatim odur ki; Turkiyede akvaryumculukla ilgilenen ozel ve tuzel kisilerin oncelikli meselesi, bu ithalat rejiminin yanlisligini yetkili makamlara anlatmak ve degimini saglamak olmalidir…
Bence Turkiye Akvaryumculugu adina yapilabilecek en buyuk hizmet budur…!
Simdi, musadenizle ithalatta balik zayiatini arttiran diger sorunlari, dilimin dondugunce sizlere anlatmak isterim. Dilimin dondugunce diyorum. Cunku, bildiginiz gibi uzun zamandir yurt disinda yasiyorum ve bu nedenle de Turkcemin inanilmaz bir erozyona ugradigini biliyorum.
Uzak doguya seyahat yapanlarin da bildigi gibi, THY nin 061 numarali BKK-IST seferi, Istanbula sabahin cok erken saatlerinde (04.30 -05.00 civarlarinda) iner.
Ancak, o saatte konuyla ilgilenecek ve islemleri yapacak bir MUAYENE MEMURU olmadigindan ithal edilmis baliklar, mesai saati baslayana kadar (Yani cay, kahve faslindan sonra saat 09.30 a kadar. Yazin sicakta, kisin sogukta) havaalaninda beklemek zorundadir. Ustelik bu baliklarin buyuk cogunlugu, koliler hic acilmadan diger illere gonderilecektir.
THY nin ic hat seferleri de genelde sabahin erken saatlerindedir. Ankara icin sorun degil ama gunde 1-2 sefer yapilan kucuk sehirler icin bu cok buyuk bir sorundur. Sabah ucagini kacirdiniz mi, baliklar aksam ucagina kalir.
Yani, sadece havalaninda kargo ile ilgilececek nobetci muayene memuru olmadigindan, Istanbul daki balik yukleyicilerinin eline koliler 5 saat gec ulasir. Diger sehirlere de ise bu 5 saat (Sehrine ve mevsime gore degisir tabii), 8 ila 15 saat olarak yansir…
Zaten fazla yuklenmis ve saniyelerle savasan baliklar icin bu inanilmaz zor bir durumdur. Ustelik, bekleme esnasinda ki hava sartlari da bu zorluklarin tuzu biberi olur.
Iddea ediyorum ki; Sadece bu sebepten yilda en az 1 milyon adet balik telef olup gitmektedir.
Cozumu ise son derece basittir. Ya THY Istanbula varis saatini 09.00 a yakin bir saate ayarliyacaktir, yada (Ki bu en kolayidir), devlet, havaalaninda nobetci bir muayene memuru ile veteriner bulunduracaktir…
Nasil gunun herhangi bir saatinde gelen yolcunun bavullarini kontrol etmek icin havaalaninda bekletmiyor, nobetci muayene memuru bulunduruyorsaniz, baska bir canli olan baligi da, “Mesai saatine kadar” bekletmiyeceksiniz. Hayvanlari Koruma Kanunu, iste burada devreye girmesi gereken bir kanundur…
Bakiniz, ornegin Almanyada (Frankfurt’ da) bu konuda cok ciddi yaklasimlar vardir. Birakin baligin havaalaninda bekletilmesini, kurduklari kucuk labratuarlar araciligiyla gelen baligin su sartlarini analiz ederler. Eger gerekiyorsa, konuya vakif bir ekip araciligiyla, baliklarin suyunu degistirmek de dahil olmak uzere (Yani havaalanlarinda boyle bir sistemleri de vardir) her turlu olumsuz olaya mudahale ederler.
YANI; DAHA BIZIM GIDECEK COK YOLUMUZ VAR MAALESEF…
Nasil gunun herhangi bir saatinde gelen yolcunun bavullarini kontrol etmek icin havaalaninda bekletmiyor, nobetci muayene memuru bulunduruyorsaniz, baska bir canli olan baligi da, “Mesai saatine kadar” bekletmiyeceksiniz. Hayvanlari Koruma Kanunu, iste burada devreye girmesi gereken bir kanundur…
Peki simdi; Turkiye’ de kanunlasan ( 24.06.2004 tarihinde kabul edilen 5199 no’ ile kanunlasip ) yuruluge giren HAYVANLARI KORUMA KANUNUNA bir bakalim…
Bu kanunda adi gecen “HAYVAN” kelimesi yerine, “BALIK” kelimesini koyalim ve bu kanunun ne kadar (AB uyum yasalari cercevesinde yapilmis) “DOSTLAR ALISVERISTE GORSUN” kanunu oldugunu ve/veya sadece “KEDI-KOPEK” gibi memeli hayvanlari kapsadigini (baligin ise SADECE RAKI MEZESI oldugunu) gorelim…
Kanunda yazan her HAYVAN kelimesinin yerine BALIK kelimesini koyup okudugunuzda (eger biraz baliktan anliyorsaniz) gulmekten katilacak, bir (Aquarist olarak) o kadar da UZULECEKSINIZ…!